İlk insan ayağını korumak için otlar, bitki kabukları ve son olarak da deriyi kullanmıştır. İlk zamanlarda tek parça olarak ayağı koruyan deri, insanoğlunun yerleşik hayat geçmesiyle daha rahat kullanılan, iklimine göre sandalet ve çizme, kadının ve erkeğin kullanımına göre de daha kaba ve zarif şeklini almıştır.
Statü giysisi ayakkabı, kullanılan ana malzemesi deri ile halk kitlesi yaygınlaştığı dönemlerde farklı formlar yani şekillerle değerli taşlarla süslenip renklenmiştir.
Tesadüfen bile bulunmuş olsa da, derinin korunması zamanla tabaklama sistemiyle ayakkabı endüstrisine kazandırılmıştır.
Kumaş deri ile buluşması yunan miken döneminde yapılmıştır.
Tarihsel gelişiminde ayağa giyilen nesne eski Anadolu Türkçesinden 18.yy Osmanlı ‘'ayak kabı ‘' tamlaması şeklinde dilimizde mevcuttur. Selçuklular döneminden itibaren ayak kabı tamlaması olarak kullanılan ve Türk halk edebiyatının mani, fıkra, tekerleme deyimi ve atasözlerinde sıklıkla geçen papuc (pa-püş ) ise hem edik ‘in yerini almış hem de zamanla her türlü ayakkabının ortak ismi olarak kullanılmıştır.
Osmanlı döneminde Osmanlı pabuççuları tarafından üretilen ayakkabı formu, eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan sandal ile Orta Asya'dan getirilen edik ‘in sentezidir. Yüzlerce çeşit isim alabilen Osmanlı tarzı ayakkabıların ortak özelliği atkı, bağcık, dil gibi fazlalıklarının olmaması, ökçesiz, burun sivri, kalın köşeli pençeli ve ağız kısmı dışında ayağı üstten, yanlardan saran yumuşak sahtiyandan yüzü olan bir forma sahip olmasıdır.
En fazla örneği Topkapı sarayında müzesinde bulunan Osmanlı ayakkabıları farklı sosyal sınıflar için farklılaştırılmış biçimde üretiliyordu. Osmanlı saray ve konak halkı için üretilen ayakkabılara çeşitli desenler işlenmekteydi. Yüksek zümre Osmanlı kadınlarının giydikleri ayakkabıları ‘'başmak veya paşmak ‘' ismi verilmekteydi. Hatta padişah analarına, kızlarına ve hasekilere tahsis edilen arazi gelirlerine de ayakkabı parası anlamında paşmaklık ismi verilmiştir.
Yarım kayık biçimli terlikler ki aralarında en meşhuru Mercan terliği idi. İnce deriden yapılıyor, altlarına kıvrık ve sivri burun taban dikiliyordu. Mercan yokuşu denilen yerde baştanbaşa terlikçi esnafının dükkânları vardı. Nakışlı pabuç ve terlik modası Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden silindiği döneme kadar varlığını korumuş, İstanbul, Edirne, Manisa, Konya, Divriği ve Maraş‘ta hanımların ve gelin kızların çeyizlerinin vazgeçilmez parçası olmuştur.
Türk pabuçları Venedik‘te sadece erkekler tarafından ilgi görürken Venedikli kadınların ilgisi Türk kadınlarının Türk hamamının sıcak zemininde ayaklarının yanmaması için kullandığı yüksek ökçeli nalınlar ve takunyalar üzerinde yoğunlaşmıştır.